Geçen haftadaki sayfa görünümleri

20 Aralık 2010 Pazartesi

Mahlepli Tuzlu Kurabiyeler

Tatlı ya da tuzlu olsun, mahlepli kurabiyeye bayılıyorum... Kurabiyenin tadını "muhteşem" yapıyor. Hakkında çeşitli söylemler var... Ekşi sözlükten, Serendipity nickli yazardan bir alıntı yapıyorum;

8.(bkz: idrisağacı) adıyla bilinen, kiraz ve vişnenin anaç ağacı olan ve özellikle Tokat yöresinde sık yetişen ağacın, zeytin gibi önce yeşil, sonra siyahi olan meyveleri ve bu meyvelerden elde edilen özütün adı. Son derece terapötik özellikleri olan mahlep, bir zamanlar kinin gibi doğal bir sıtma ilacı olarak kullanılmış, sıtmanın ortadan kalkmasıyla da özündeki etken madde modern tıpta ağrı kesici olarak birçok ilaçta yer almıştır. Kandil simidi başta olmak üzere birçok unlu mamule tat vermekle kalmaz, ayrıca bayatlamayı geciktirmek ve gevreklik vermek görevlerini de üstlenir.

Tabi aşağıdaki görseldeki topçukların toz hale getirilmiş olanından kullanıyorum.

Gelelim, mahlepli tuzlu kurabiyenin tarifine; aşağıda vereceğim tuzlu kurabiye hamuru için bir tariftir, içerisine istediğiniz baharatı veya malzemeyi ekleyebilir, dilerseniz peynir rendeleyebilirsiniz.
 
Malzeme:
 
4 su bardağı un
1/2 çorba kaşığı veya 1 tatlı kaşığı tuz
1 paket kabartma tozu
250 g oda sıcaklığında yumuşamış margarin (Eve margarin alma alışkanlığım olmadığı için ben tereyağı kullandım, kesinlikle daha lezzetli oldu ama margarin ile daha hafif olacağını düşünüyorum.)
2 yumurta
Üzeri için 1 yumurta sarısı
 
Yapılışı:
 
Geniş bir kaba unu eleyin, hamur kabartma tozunu da elekten geçirin, tuzunu koyun. Un karışımının içerisine yumuşak margarini ve yumurtayı koyun yoğurmaya başlayın. Hamuru tezgaha almadan önce, yüzeye biraz un serpin. Yumuşak bir hamur elde edinceye kadar iyice yoğurun. Hamurdan bir kaç parça ayırıp, oklava ya da merdane veya elinizde açın, isterseniz kalıplardan şekil çıkarın isterseniz de elinizle dilediğiniz gibi şekil verin. (Kalıbı öneriyorum :)
Üzerlerine yumurta fırçası yardımıyla yumurta sürün, dilerseniz susam / çörekotu ile süsleyebilirsiniz.
Önceden 175 dereceye ısıttığınız fırında, 20-25 dk kadar pişirin. Çıtır çıtır harika çay kurabiyemiz hazııırrrr... :)
 
Afiyet olsun, Sevgiler,
Selcan




Seljoe'nun kış çayı...


Hep zor ve uzun tarifler paylaşmayayım dedim... Bu annemden öğrendiğim bir bitki (havlucan - ismi çok komik) ve kendi repertuarımdaki bitkiler ile karıştırdığım ve zamanla en iyi haline ulaşan, inanılmaz faydalı bir çay... Geçen yıl eşim hastayken ona 2 bardak yapmıştım ve resmen turp gibi olup, ayağa kalkmıştı... Hastalıklardan korunmanın / iyileşmenin oldukça keyifli bir yolu...

Çayımız için malzeme:
  • 1 adet havlucan (kök şeklinde, bir kök yani)
  • 1 adet zencefil (kök şeklinde olandan, toz var ise, 1 çay kaşığı)
  • 1 çubuk tarçın
  • 3-4 çay kaşığı kuru nane
  • 1 adet küçük limon - içine sıkılacak
***Çay bardağına koyduğunuzda dilediğiniz kadar bal

Hepsini birlikte bir demliğin içerisine koyalım, demliğin ağzından 2-3 parmak kalana kadar su koyup kaynatalım. Demlendiğinde, çay bardağında 4 defalık / kişilik servis edebilirsiniz.

Rengine aldanmayın, sağlıklı her şey kötü görünür ve tadı kötüdür AMA bunun tadı güzel, görüntüsü de daha iyi olabilir :) :)

Afiyet olsun, sağlıklı ve sıcacık bir kış dileğiyle...
Sevgiler,
Selcan

Ev yapımı Fettucine (Domates & Fesleğen Sos ile)

Blogumu Facebook'ta yayınlayalı 2 hafta oldu ama o zamandan beri bir yorgunluk, yoğunluk ve zamansızlıktır gidiyor, 2 haftadır hiç tarif ekleyemedim :( Bu arada da tabii her gün daha da zenginleştirebilmek için sürekli düşünür haldeyim, "düşünen kadın" oldum :) Şu şununla gider, bu bununla gider, aaa bu tarif de çok güzel olur v.b... Neyse ben en iyisi lafı uzatmadan tarifime geçeyim...
Evet yine İtalyan mutfağından devam ediyoruz, bu kez yine İtalya'da öğrendiğim ev yapımı Fettucine'yi yapacağız.

Malzeme (4 Kişilik)
  • 4 su bardağı çok amaçlı un - Makarna hamurunu yapacağımız yere, unu eleyerek koyalım
  • 4 yumurta
Sos için:
  • 5 çorba kaşığı zeytinyağı
  • 5-6 tane domates
  • Bir kaç taze yaprak fesleğen
  • 1 diş sarımsak
Makarnanın yapılışı:
 
Mutfak masasının/tezgahının üzerine unu eleyelim. Ortasını açarak havuz yapalım. Ortasına 4 yumurtayı kıralım. Yumurtayı bir çatal yardımıyla, çırpmaya başlayalım, kenarlardan unlar bulaştıkça ve içerisine un girdikçe yumurta yavaş yavaş ağırlaşmaya başlayacaktır. Yumurtaları çırpmak zorlaşınca ve yumurta kıvamlı bir hal alınca, ellerimizle yoğurmaya başlayalım. İyice yoğurduktan sonra, hamuru açacağımız alana biraz un serpelim ki un tezgaha yapışmasın. Makarna makinemiz olmadığını varsayarsak ki kimsede olduğunu sanmıyorum :) Hamurumuzu merdane yardımıyla açacağız. Hamurdan bezeler alıp, çok ince ve pürüzsüz bir hamur haline gelene kadar hamurları açalım. İtalyan şefin deyimiyle, hamurun "bebek poposu" yumuşaklığında kadifemsi bir kıvamı olması gerekiyor :))
 
İncecik ve pürüzsüz bir kıvama getirdiğimiz hamurları, ince ve uzun uzun keseceğiz. Makarna kesme/hamur açma makinesi varsa da açtığımız hamurları tagliatelle/fettucine kesme ayarına getirip yine ince ince ama bu kez kolayca kesiyorsunuz. :) Eğer almak isteyen olursa aşağıda linkini görebilir. Fackelmann ev aletlerinde oldukça iyi bir markadır; fakat bizim o gün kullandığımız AMPIA diye bir markaydı; onun ne farkı var bilmiyorum ama o 195 TL'ydi. Her gün makarnayı evde yapmadığımıza göre 50 TL'lik bir şey de gayet işimizi görür.
 
Kestiğimiz ince ve uzun parçaları biraz kuruması için tezgaha düzgün bir şekilde serelim. Bu arada, tezgahın üzerine irmik serpip üzerine bu parçaları serersek daha hızlı kururmuş, irmiğin nem çekme özelliğinden kaynaklanıyormuş. Yaklaşık 3-4 lt kaynar suya, 1 çorba kaşığı tuz koyalım. Makarnaları kaynar suya koyarak, 3-4 dakika pişirelim, (yapışmaması için hafifçe karıştıralım) tabii bu süre sonunda makarnaları tadarak sizin istediğiniz kıvama gelip gelmediğine bakmanız daha iyi olur. Normal makarnaları 7-13 dk arasında pişiriyoruz, bu taze makarna olduğu için daha hızlı bir şekilde pişecektir. İstediğiniz kıvama geldikten sonra süzgece alalım. Makarnamız pişerken bir taraftan da sosumuzu hazırlayalım.
 
Sosun yapılışı:
 
5 kaşık zeytinyağına 1 diş sarımsağı koyalım, sarımsağın dış kabuğu incecik kalsın, çıplak olmasın... Sarımsağın kokusu çıkana ve rengi pembe/hafif kahverengi olana kadar içinde kalsın. Kabuklarını soyup, küp doğradığımız domatesleri, tavamıza koyalım. 5-10 dakika kadar pişirdikten sonra, tuz ve taze fesleğen yapraklarını domateslerin içerisine koyalım.
Süzdüğümüz makarnaları, sosun içerisine karıştırarak, sıcak servis edelim. Üzerine varsa Parmesan peyniri, yoksa tercihinize göre, kaşar peyniri, Canım İzmir'imin tulum peyniri veya eski kaşar rendeleyebilirsiniz.
 
Afiyet Olsun, Sevgiler,
Selcan






 

7 Aralık 2010 Salı

Tiramisù - Lift Me up!!! İtalyan usulü gerçek Tiramisu

















Merhaba,
Öncelikle, dost meclislerinde :) sürekli övülen, pek beğenilen Tiramisumun gerçek tiramisudan ne kadar farklı olduğunu öğrendiğimde oldukça şaşırdım... Ben sadece peyniri farklı, içine bir de likör koyuyorsun v.b gibi farklı var sanıyordum... (İçine alkol de konulmuyor.) İtalyan restoranında aldığım yemek dersi sonrasında, ne kadar yanıldığımı anladım... Hatta Şef'e "ben pişirerek yapıyorum, o da olabilir mi" dedim ama o da "Senin yaptığın Selcan usulü tatlı olur, onun Tiramisu'yla alakası yok" dedi... Olsun İtalya'da yaşamadığımıza göre ben sevgili Selcan Tiramisu'ma devam ediyor olacağım :) ara sıra da, İtalyan konseptinde yemek daveti verirsem o zaman gerçeğini de yaparım... Bu arada başka bir şey daha öğrendim, Tiramisu, "Beni yukarı kaldır" demekmiş, yemek sonrası, rehavet çöktüğünde, içindeki kahveyle bizi kendimize getiren bir tatlı olduğu için böyle deniyormuş. O zaman tarifini vereyim, siz de isterseniz deneyin...

Malzeme:

4 yumurta
4 çorba kaşığı pudra şekeri (tepeleme dolu)
250 g mascarpone peyniri - (Türkiye'de yabancı markalar oldukça pahalı olduğu için tatlılarda oldukça iyi performans gösteren İçim Labne'yi deneyebilirsiniz. Kaanlar markalı mascarpone peyniri de var ama Labne'nin tadı sanırım bizim damak tadımıza daha uygun)
1 paket savoiardi veya kedidili (Perle marka olanı deneyebilirsiniz.)
1 bardak kahve (moka, espresso, nescafe - biz derste moka kullanmıştık.)

Yapılışı:

1-2 kaşık nescafeyi geniş bir kaba koyun, üzerine 200 ml (1 bardak) sıcak su ekleyin. Kahveyi yaptıktan sonra ılınması için biraz karıştırın veya bekletin. Kahve ılındıktan sonra, kedidillerini kahvenin içerisine batırıp - ancak çok bekletmeyin, 2-3 sn batırın, her tarafının ıslanmasını sağlayın fakat kesinlikle kahveyi emip yumuşamasın- Tiramisu'yu yapacağınız kaba dizin. Kedidilerinin uçları hafif yuvarlak olduğu için, dilerseniz bunları kesip dikdörtgen haline getirebilirsiniz. Böylece yanyana dizmek çok daha kolay olacaktır.
Yumurtanın sarılarını ve beyazlarını iki farklı kaba ayırın. Yumurta beyazlarını ve tepeleme dolu 2 çorba kaşığı pudra şekerini, (1 tutam tuz ekleyin) bembeyaz ve yoğun bir karışım elde edinceye kadar çırpın. Daha sonra yumurta sarılarını ve tepeleme dolu 2 çorba kaşığı pudra şekerini açık sarı bir renk elde edene kadar çırpın. Mascarpone veya labne peynirinin, yumurta sarısı ve pudra şekerinden yaptığımız karışımın içerisine bir tahta kaşık yardımı ile ekleyin ve karıştırın. Elde ettiğiniz iki kremayı karıştırın, beyaz kremayı açık sarı kremanın içerisine ekleyin. Tatlı kabınıza dizdiğiniz kedidillerinin üzerine bu kremayı yayın, bir sıra daha kahveye batırılmış kedidili ve krema katı yapın, dilerseniz kremayı üzerine koymadan altı kısma damla çikolata da serpebilirsiniz. Minimum 2 saat buzdolabına koyun. Eğer aynı gün içerisinde servis edecekseniz, üzerine kakaoyu serptikten sonra buzdolabına koyabilirsiniz. Ancak bir gün önce yapıyorsanız, kakaoyu servis etmeden hemen önce serpmenizi öneriyorum. (Kakao kremadan dolayı ıslanıp, koyulaşıyor, tadı ve görüntüsü de garip oluyor...)

Umarım, bu İtalyan stili tiramisu'yu beğenirsiniz, ben çooook beğendim :)

Afiyet olsun,
Sevgiler,
Selcan

5 Aralık 2010 Pazar

Roman Style Artichokes - Roman Usulü Enginar















İlk tarifimiz yemek kursumun birinci yemeği olan Enginar... Bizim pişirdiğimiz ve bildiğimiz şekillerden oldukça farklı olan bir yemekti, tadı da öyle güzeldi ki, çok sevdim, hemen paylaşmak istiyorum;



Malzeme:

4 adet Enginar (saplı, evde kendimiz ayıklayacağız, nispeten daha küçükleri seçmeye çalışalım.)
Bir kaç adet maydanoz / bir kaç adet nane yaprağı
1 diş sarımsak
4 çorba kaşığı sızma zeytinyağı
1/2 su bardağı ılık su
Tuz/karabiber

Yapılışı:

Bizim yaptığımız enginarlar, İtalya'da "violetti" diye adlandırılan, dışı biraz morumsuz ve çok küçük olanlardı. Bizde o tip bir enginar hiç görmedim, bizimkilerin daha küçük ve daha az geniş olanlarından seçeceğiz. Evde ayıklayacağız; gerçekten o kadar da zor değil, hatta şefin nasıl ayıkladığını gösteren bir video bile çektim :):) ama burada error verdiği için yayınlayamıyorum. :(

Dış kısımlarını daha açık yeşil kısım ortaya çıkana kadar ayıklıyoruz. Renkleri kararmasın /oksitlenmesin diye bir parça limon ile her tarafını ovuyoruz. Sap kısmının yarısını kesip, yarısını bırakıyoruz. Sapı üzerindeki dikenimsi parçalardan kurtulmak için, üst deri gibi parçayı bıçak yardımıyla alıyoruz. Bir nevi soyuyoruz, havucun üstündeki hafif siyah kısımları soyar gibi...

Enginar'ın kalbine ulaşmak için, avucumuzun iç kısmına oturttuğumuz enginarı, döndürerek kesiyoruz. Çok da fazla kesmeyelim ki Enginar'ın kalbi de kesilen dış yapraklar ile birlikte gitmesin, o yaprakların iç kısımlarını dolduracağız.

Kesme tahtasında, maydonoz, nane yaprağı, 1 diş sarımsağı bıçakla ince ince kıyalım. Üzerine tuz serpelim. Ayıkladığımız sap enginarların üzerine, bu karışımı parmaklarımız ile dolduralım.

4 çorba kaşığı zeytinyağı koyduğumuz tavaya, enginarları, sapları üste gelecek şekilde yerleştirelim, bir kaç dakika - enginar kalbi kısmı kızarana kadar- kızartalım. Daha sonra 1/2 su bardağı ılık suyu koyalım ve tencerenin kapağını kapatarak 20-25 dakika kadar kısık ateşte pişirelim. Pişme süreleri enginar tiplerine göre değiştiği için, şefin tavsiyesi pişip pişmediğini kontrol edin...

Ve bunları sıcak olarak servis edin, tadı gerçekten muhteşemdi, hem de misafirleri için oldukça farklı bir yemek...

Afiyet Olsun,

Sevgiler,

Selcan

Bayram'da Roma, Roma'da Yemek Pişirme Dersi :)


Kurban Bayramı'nda eşimle birlikte Roma'ya gittik... Gitmeden önce yemek pişirmeyi öğrenme hevesim ve ilgimle doğru orantılı olarak, gitmişken oradan günlük yemek kursu workshop'larına katılabileceğimi düşündüm... Aslında ilk etapta aradığım dondurma (gelato) kurslarıydı, fakat bulamayınca belki içinde vardı diye düşünerek "cooking class" olarak aradım hatta tam olarak "cooking classes in Rome" olarak aradım :) Ve karşıma, http://www.cookingclassesinrome.com/
diye bir site çıktı :) işte hayatta bu kadar net / basit / anlaşılır olacaksın :) Chef Andrea Consoli'yi bu girişimden dolayı bir kez daha tebrik ediyorum, parayı akıllı olanlar kazanıyor :)

14 Kasım'da Roma'ya gittik, ilk gün şehir turumuz vardı, tek kelimeyle " muhteşem" bir şehir... Tarih kokuyor, her yerde tarihin izleri var ve insanlar çok iyi bir şekilde sahip çıkıp, korumuşlar. 15 Kasım'da yemek kursum vardı. Google Maps'den yerini buldum. İlk kalacağımız bölgeye çok daha yakındı; sonradan otelimizin yeri değişti ve yaklaşık 5-6 km'lik bir mesafedeydik. Eşimle birlikte başladık yürümeye, yürü yürü yürü.... 1 saat 10 dk'lık bir yolculuktan sonra vardık, canım fedakar eşime çok teşekkür ederim, bu fırsatı kaçırmamam için, beni tam 5 saat hiç bilmediği bir şehirde dışarıda dolaşarak, bekledi...

Chef Andrea Consoli'nin kız arkadaşı Erica ile birlikte işlettiği "Le Fate Resturant" adında bir restoranı var. (Roma'da bir çok restoran saat 14:-19:00 arasında kapalıymış, gerçi ben pek görmedim ama herhalde bu öğrenilmiş çaresizlik ile önceden yemeğimizi yiyince ihtiyacımız da olmamış olabilir...)
Le Fate Restaurant, Viale Di Trastevere, No: 130'da yer alıyor.
lefaterestaurant.it‎

Chef, Roman style cuisine'e sahip ve bu tipte yemekler yapıyor. Yemekleri yapış, pişiriş ve sunuş şekli eski Roma kökenine dayanıyor. Ailesinin restoranında çalışmaya başlamış, 5-6 yaşından beri bu ilin mutfağında :) 4 sene Amerika'ya San Fransisco'ya gidip orada çalışmış, geri dönüp restoranının başına geçmiş...

Ödeme v.b detaylar ile ilgili şefle mailleşirken, menu ile ilgili herhangi bir kısıtım / yapmak istediğimiz bir şey var mı önceden onu öğrenmek istemiş.. Ben de domuz eti yapmayalım, çünkü ileride bu yemekleri misafirlerime ikram edeceğim, öğrendiğim şekilde ikram etmek isterim dedim.

Menumuz şöyleydi;


  • Başlangıç: Roman Style Artichokes - Roman usulü Enginar

  • Ana yemek: Home made Fettucine with fresh tomato and basil - Taze domates ve fesleğenli ev yapımı Fettucine

  • İkinci yemek: Beef Carpaccio with arugola and mushrooms - Rokalı ve Mantarlı Dana Carpaccio (pişmiş)

  • Tatlı: Italian Tiramisu - İtalyan Tiramisu

Çooook anlattığım için tarifler, bir sonraki yazımda...

Yeni "aşk" ım... Ev yapımı DONDURMAAAA!!!

Dondurmayı oldum olası çooooookkk sevmişimdir. Evlenirken kayınvalidemin Tchibo'dan aldığı dondurma makinesine ilk etapta çok kullanışlı olarak bakmamıştım. Evlendikten yaklaşık 1 sene sonra, elime aldığım kullanma kılavuzundaki gereksiz teferruatlar canımı sıkınca, her sabırsız Türk insanı gibi "Neyse, kalan kısmını da yolda öğreniriz" diyerek başladım dondurma makinemi keşfetmeye...
Bu keşif öncesinde haftada 1-2 kutu Carte D'or tüketen ben (tabii ki sevgili eşim de dahil, bana öyle bakmayın... :( ) dondurmaların ve hazır gıdaların içerisinde bulunan katkı maddelerinden dolayı evde yapabildiğim her şeyi artık evde yapmaya karar verdim. Bu arada, bunları evde yapması dışarıdan almaya göre oldukça maliyetli oluyor, ancak sağlığımdan olmak yerine, maliyetine katlanıp hem daha sağlıklı hem de daha hijyenik ürünleri yemeyi tercih ederim.

Aslında burada net bir malzeme yok maalesef net bir ölçü de yok, ben zaten genelde her şeyi göz kararı yaparım, sadece buraya yazmak için yaparken, ölçülü yapmaya çalışıyorum ki, tariflerin performansında sorun olmasın...

Bu arada dondurmanın içerisindeki en kalorili kısım şeker; ancak az şekerli yapma ihtimaliniz tabii ki var, en sağlıklı kısım ise süt & sütlü ürünler... Dondurmanızın içerisine, süt, krema, kaymak, labne ve yoğurt koyabilirsiniz. Bu sağlıklı gıdaları özellikle direkt tüketemeyenler için en keyifli tüketim yolu dondurma yaparak tüketmek olmalı :))

Önemli bir nokta, şu anda tabii ki dondurma makinesi olmadan bu dondurmayı yapmak mümkün değil, ben Tchibo'da tekrar görmedim ama aşağıdaki linklerde hangi markalarda bulabileceğinizi iletiyorum, bir kaç kutu dondurma parasına oldukça uzun bir süre ve her mevsim sağlıklı dondurma yeme fırsatı...

http://www.p4c.philips.com/files/h/hr2305_80/hr2305_80_pss_tur.pdf
http://www.supermutfak.com/store/ProductDetails.aspx?productid=105007

Bunları buldum ancak araştırıp siz belki daha iyisini bulabilirsiniz...

Genel bir tarif için malzeme;

1 çay bardağı şeker
3 çay bardağı süt
100 ml süt kreması (marketlerde küçük karton kutularda satılanlar, UHT Krema)
Krema koyunca yemesi daha yumuşak / gerçek dondurma gibi oluyor, yoğurt/labne koyunca biraz daha sorbe gibi buzlu oluyor. Tabi ona göre de kalorisi var. Krema çok daha kalorili, hafif alternatifler için; krema yerine 2-3 çorba kaşığı Labne ve/veya yoğurt koyabilirsiniz.
+
İçerisinde istediğiniz meyve / meyvenin suyu / baharatı (tarçın, zencefil, mahlep v.b) koyabilirsiniz.
Bugüne kadar yaptıklarımdan örnek verecek olursam; Böğürtlenli, Çilekli, Ahududu (Frambuazlı) Limonlu, Çilekli Votkalı (xuxu'lu :), Vanilyalı, Kakaolu, Çikolata parçalı...

Frambuaz'a hem krema hem labne çok yakışıyor, zaten yurtdışında labne tipi (quark, Philadelphia cinsi) peynirlerin ve yoğurtların yanında hep bu tarz orman meyveleri yer alır.

Limon ile birlikte zencefili toz olarak veya kök zencefili rendeleyerek koyabilirsiniz. Limon kabuğu rendesi ve limon suyunu içerisine atıp, mikser ile karıştırdığınızda "anlatılamaz bir tat oluyor!!!"
Kaymaklı dondurma için, dondurma yapmadan önce karışımın içerisine 1-2 çorba kaşığı manda kaymağı koyarsanız tadının muhteşem olacağına eminim. Yaptıkça ve kendinizi geliştirdikçe, farklı tatları birleştirmeye yönelik yaratıcılığınız da artıyor. Örneğin ben yazın, kavun ve karpuz ile deneyeceğim. Yaz davetlerinde, akşam yemeği sonrasında misafirlerime ikram için hafif alkollü ve meyveli tatları tercih edebilirim.

Haydi, sağlıklı dondurma hareketi başlasınnn!!!

Afiyet Olsun,

Sevgiler,
Selcan

Arnavut Usulü Kabak Böreği
















Merhaba, yine uzun zamandır ihmal ettiğim sevgili blog'umun başına döndüm :) Artık evimize internet de aldık, güzel de bir çalışma odamız var. Söz sana daha çok vakit ayıracağım... Aslında blogumla fazla ilgilenememin nedeni, buraya yapmış olduğum şeyleri yazmak istemem... Bunun için, önce yapmam, sonra tadına bakmam (yani hepsini yemem!) gerekiyor, sonra da düzenleyip yazmam... Hafta içi, eve bu kadar geç gelirken zaten blogumu güncellemem oldukça imkansız ama en azından bundan sonra haftasonu bu işe mutlaka zaman ayıracağım... Evet, gelelim bugün size tarifini vermek istediğim Arnavut Usulü Kabak Böreği'ne...
Benim hem baba hem anne tarafından ailem, göçmen... Maalesef tam bilmiyorum (shame on me!) ama Yugoslavya ve Kosova tarafından göçmüşler, biz Arnavutuz... Aslında Arnavut Usulü yazıyorum ama "usul" kısmını şu an ben de yapamadığım için (börek hamuru açılır ve 20 kat civarında olur...) Arnavutların kullandığı malzemeler ile yapıp yine onların yediği usulde anlatacağım. Yoksa yapılış usulü eve 9'da gelen ve haftasonu dinlenmeyi tercih eden kadınlar için, İstanbul usulü :) Yufka ile...


Malzeme:

4 Adet Yufka
1/2 kg dilimlenmiş bal kabağı
(bunlar marketlerde bu şekilde dilimlenerek satılıyor artık, önerim; kesinlikle alıp kesip biçmeye çalışmamanız, gerçekten oldukça güç isteyen ve yorucu bir şey..)
1 su bardağı süt
1 çay bardağı su + 1 çay bardağı sıvı yağ

Yapılışı:

4 yufkanın ikisini alt ikisini üst kısım için kullanacağız. (Ön bilgi)

Kabakları bir tabağa rendeleyin, rendelenen kabakları teflon tavada üzerine 1 su bardağı sütü koyup, biraz pişirin, benim mutfağımın dilinde "öldürün :)" yaklaşık 10 dakika kadar, diriliğini alalım... Diriliğini aldıktan sonra, ılınması için 10 dk bekletelim.
Tepsimizin alt kısmına, 1 adet yufkayı koyalım, kendi tepsi ölçümüze göre kenarlarından biraz artırdıktan sonra kesebiliriz. Bir kaseye koyduğumuz, sıvı yağ ve su karışımını (bunlar tabi pek birbirine karışmıyor ama orasını karıştırmayalım :)] her katmana süreceğiz. İlk katmana sürdükten sonra, üzerine tekrar 1 kat yufka koyalım. Kenarlarından biraz parça artırdıktan sonra kenarlarını keselim, üzerine süt ile pişirdiğimiz ılık balkabağımızı koyalım ve her yere eşit şekilde yayalım. Üzerine, alt kısımda yaptığımız gibi 1 kat yufka, su+sıvıyağ ve 1 kat da yukfa su+sıvı yağ koyalım. Artırdığımız kenarları, piştiğinde kıtır kıtır olacak, börek kenarları haline getirebilmek için, tüm dışarda kalan yufkaları dıştan içe doğru kıvıralım. Artırdığımız kenarlardan artan yani fazla gelen yufkalar ile kahvaltılık "pırtık" tava böreği yapabilir (tepsinin altına biraz sıvıyağ, üstüne yufkaları parça parça serin, içine biraz peynir, üstüne yine parça parça yufkalar, pişirelim, oldu size pırtık böreeekkk) tepsinin üst kısmına koyup, pişirip daha sağlıklı bir cips gibi kıtır kıtır yiyebilirsiniz. :) Böylece tarif içinde tarif vermiş de oldum :)

Annemden öğrendiğime göre, bu böreği, akşamdan yapıp sabah pişirince, ya da sabah yapıp akşama pişirince -kısacası bekletince- çok daha lezzetli oluyormuş.

Gelelim tüketim önerisine; börek piştikten sonra tabii ki direkt de tüketebilirsiniz. Ancak bu böreğin lezzet sırrı ve Arnavut / Bergama'da oturan akrabalarımın yeme şekli, böreğin üzerine tozşeker serpip, üzerine de süt döküp (mmmmmm...) öyle yemektir. (Tadı aynı corn flakes gibi oluyor.)

Afiyet Olsun!

Sevgiler,
Selcan